Dönem ödevlerinin verildiği zamanlar vardı, şimdilerde performans ödevi olarak veriliyor, hala var mı o da değişti mi bilmiyorum. Üniversite yıllarında ise daha çok üst sınıflara gelindiğinde hocaların projelerimize rehberlik ettikleri, konuyu öğrenmek, araştırma yapmak, rapor hazırlamak ve sunum haline getirmenin tamamen öğrencinin sorumluluğunda olduğu en verimli derslerimiz vardı... Hocalarımızla buluşma saatlerimizde, neler yaptığımızı, neler öğrendiğimizi ve nasıl ürün ortaya çıkaracağımızı ya da çıkardığımızı konuşur, tartışır, eksiklerimizi onların rehberliğinde tamamlardık...
Son iki yılın en popüler ders etkinlerinden biri olan ve “Flipping The Classroom” ya da Türkçe olarak yaygınlaşan adıyla “Sınıfları ters düz etmek” aslında yeni bir şey değil! Onu bu kadar popüler yapan, mobil cihazların artması, internet üzerinden verilen derslerin yaygınlaşması, yazılımların çoğalması ve sistemin tüm öğrenci seviyelerini kapsamak istemesi... Bunun altında yatan herkesin mobil cihazı olmalı, daha çok tablet satmalıyız düşüncesinde olan teknoloji firmalarını da bu çemberin dışında tutuyorum. Yani konu sadece eğitimin iyileştirilmesi! “Flipping The Classroom” uygulamaya geçmeden önce bazı sorular soralım, soralım ki hangi ihtiyaca cevap vereceğini net bir şekilde görelim. Bir eğitimci olarak düşünelim; Neden, Nasıl, Ne zaman kullanmalıyım? Hangi sınıf düzeyleri için uygun? Olumsuz yanları olabilir mi? Neden, Nasıl, Ne zaman kullanmalıyım? Bir eğitimci olarak sorgulamak lazım! Her zaman popüler olan değil, öğrencilerin, öğrenenlerin ihtiyaçları ve bireysel özellikleri önemlidir... Bu özellikler ve ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak öğretim etkinleri belirlenmelidir. Konu, yöntem, kullanılan materyal ne olursa olsun asıl önemli olan öğrencilerin kazanması gereken becerilerdir. Genelde anlaşılması güç olan konularda, tekrar gerektirecek derslerde, konuyu ana hatlarıyla özetlemek gerektiğinde, proje çalışmalarının öncesinde, öğrencilerin ihtiyaç duyacakları bilgilerin sunulması için “Flipping The Classroom” etkinliği kullanılabilir. Her öğrenci nerede eksiği olduğunu, nereleri anlamadığını bilir... Gerektiğinde konuyu tekrar etmek ister! Dersi iyi dinleyememiş, o gün hasta olmuş ya da herhangi bir nedenden dolayı dersi kaçırmış olabilir... Iste o zaman, öğretmeni tarafından hazırlanmış ders materyali ilaç gibi gelir. Özellikle bu materyal video ya da podcast olarak anlatılmışsa, öğrenci kendi anlama ve öğrenme hızına göre zamanını ayarlayabilir. Dersi tekrar etmek için de gerçekten mükemmel görünüyor! “Öğretmenim hep yanımda” hissi uyandırıyor! İşte tam da bu noktada çok ince bir çizgi var, öğrenciyi tembelliğe itebilir! Nasıl mı? “Öğretmenim zaten videoyu paylaşıyor, okula gitmeme gerek yok...” “ Neden not tutayım ki, sınavdan önce izlemem yeter...” gibi durumlara mahal vermemek için, öğretmenin yönergeleri, dersin planı ve kurgusu çok önemli... Bir dersin tüm içeriğini, tüm aşamalarının video veya sunum olarak öğretim yönetim sistemlerine konulması ve öğrencilerin buradan öğrenmelerini beklemek her zaman doğru değildir. Kaynak amaçlı olabilir, ama bir dersin sürekli bu şekilde öğretilmesinin adi “Flipping The Classroom” değil e-learning (e-öğrenme) olur. Bu da bizi yanıltabilir. Hangi sınıf düzeyleri için uygun? Aslında belki tüm sınıf düzeyleri için, derslerin belli bölümlerinde kullanılabilir. Önemli olan kullanım amacı! Dersin amacına ve çıktılarına göre öğretmen yine süreci belirleyen olacaktır. Ama yine de özellikle ilköğretim düzeyi için beklentiyi çok yüksek tutmamak gerekir. Öğrencilerin kendine kendine öğrenmesi de zamanla geliştirilen becerilerden biridir... Dolayısıyla öğrencinin kendi “zaman yönetimini” iyi değerlendirmesi zaman alabilir. Ek olarak, tüm derslerde benzer bir uygulama yapılırsa, özellikle ilköğretim öğrencileri için sağlıksız durumlar olabilir. Bunların en başında da sürekli ekrana bakmak geliyor! Bir yetişkin olarak benim bile sürekli ekrana bakmak, oradan bir şeyler öğrenmek hoşuma gitmiyor. Tek yönlü bir şeyler yapıyor hissine kapılıyorum... Konuşmak, tartışmak, soru-cevap yapmak, öğretmenle birebir iletişimde bulunmak sınıf içinde yaratılan zaman diliminde çok iyi kullanılmalı... Olumsuz yanları olabilir mi? Bana göre bu yöntemin öğrencilere teknolojik cihaz temin etmek yükü getiriyor olması en büyük olumsuzluk... Belki ihtiyaç olarak gösteriliyor, ama hiçbir öğrenci mecbur tutulmamalı ve eksik hissettirilmemeli... Bu durum öğrenme motivasyonlarını yükseltelim, her öğrenciye ulaşalım derken, pek çok öğrenciyi psikolojik olarak kaybetmemize neden olabilir. İstediği kitabı bile alamayan öğrenciler varken, mobil cihaz temin etmek gerçekten bir yük olabiliyor... Bunu görmezden gelemeyiz. Peki bu olumsuzluk nasıl çözülmeli? Eğer okullar bu şekilde bir öğretim anlayışı benimsemişlerse, bunun alt yapısını da sağlamalı... Okulda öğrenci sayısıyla orantılı bilgisayar laboratuvarları, kütüphane, çalışma odaları olmalı... Öğrencilerin ödünç olarak dizüstü bilgisayar ya da tablet temin edebilecekleri kütüphaneler olmalı. North Carolina eyalet üniversitesinin en beğendiğim özelliğiydi... İstediğiniz her teknolojiyi, hatta işletim sistemi tercihi ve marka belirterek bir hafta, cihaza göre bazen on beş gün ücretsiz olarak ödünç alabiliyorsunuz. Hatta profesyonel video kamera ve fotoğraf makinesi bunlardan biriydi... Öğrencilere fırsat sunarken, öğretim adına güzel bir şeyler yapmak isterken bilinçli hareket ederek ve iyi bir planlama yapmak bizi hedefe götürür... Sonucu herkesi mutlu eder, öğrenme şevkini artırır, maddi kayıplar olmaz... O nedenle öğrencilerin neye ihtiyacı olduğunu yine öğretmenleri bilir... Yenilik olarak çalışmalar yaparken, öğretmenlerin görüş ve önerileri de alınmalı, dayatmalı bir yenilikten kaçınılmalıdır. Çünkü bu yenilikleri yine öğretmenler hayata geçirecekler...
0 Comments
Your comment will be posted after it is approved.
Leave a Reply. |
FollowAuthorArchives
October 2020
Categories
All
|